Neden duygu hissetmiyorum ?

Emirhan

Yeni Üye
Neden Duygu Hissetmiyorum? Bilimsel Bir Bakış

Arkadaşlar merhaba, uzun süredir dikkatimi çeken bir konu var: “Duygu hissetmemek.” Bazen insan sevinç, üzüntü, öfke ya da heyecan gibi temel duygulara erişemediğini hissediyor. Bu durum “acaba bende bir sorun mu var?” kaygısıyla birleşince daha da ağır gelebiliyor. Konuya biraz bilimsel veriler ışığında bakmak istiyorum. Çünkü duygu hissetmemenin psikolojik, biyolojik ve sosyal sebepleri var.

Beyin ve Duygular: Nörobilimsel Perspektif

Duygularımızın merkezinde beynin limbik sistemi bulunuyor. Özellikle amigdala, hipokampus ve prefrontal korteks duyguların algılanması ve düzenlenmesinde kritik rol oynuyor. Nörobilim araştırmalarına göre bu bölgelerdeki işlevsel bozukluklar, kişinin duygusal yanıtlarını azaltabiliyor.

- Amigdala: Korku ve tehdit algısıyla ilişkili. İşlevi azaldığında kişi tehlikeleri hissetmekte zorlanabiliyor.

- Prefrontal korteks: Duyguların kontrol edilmesi ve sosyal bağlamda uygun tepkiler verilmesinde etkili. Bu bölgede az aktivite, “donukluk” hissi yaratabiliyor.

- Nörotransmitterler: Özellikle serotonin, dopamin ve norepinefrin dengesizlikleri, duyguların hissedilmesini doğrudan etkiliyor. Antidepresanların bu nörotransmitterler üzerinden çalışması da tesadüf değil.

Araştırmalar, depresyon yaşayan bireylerin yaklaşık %70’inde “anhedoni” (zevk alamama, duygu hissetmeme) belirtisi bulunduğunu ortaya koyuyor. Yani bu durum yalnızca “kişisel bir sorun” değil, beyin kimyasıyla doğrudan bağlantılı bir süreç.

Psikoloji Açısından Duygu Hissizliği

Psikoloji literatüründe “duygu hissetmeme” genellikle anhedoni, aleksitimi ya da dissosiyasyon başlıklarında ele alınıyor:

- Anhedoni: Daha önce zevk veren şeylerden artık zevk alamama. Depresyon ve bipolar bozuklukta sık görülüyor.

- Aleksitimi: Kişinin duygularını tanımlama ve ifade etmede güçlük yaşaması. Nüfusun %10-15’inde farklı derecelerde bulunduğu düşünülüyor.

- Dissosiyasyon: Yoğun stres ya da travma sonrası kişinin duygularından “kopma” yaşaması. Bir çeşit zihinsel savunma mekanizması olarak işliyor.

Bu noktada duygu hissetmemenin çoğu zaman “beyinde, bedende ya da çevrede” bir şeylerin işaretçisi olduğunu görmek gerekiyor.

Erkeklerin Bakışı: Veri ve Analitik Yaklaşımlar

Forumlarda ya da tartışmalarda erkeklerin genellikle bu soruya daha analitik yaklaştığını görüyoruz. Örneğin:

- “Beyinde hangi bölgeler etkileniyor?”

- “Hangi hormonlar duygu hissetmeyi engelliyor?”

- “Kaç kişide bu durum görülüyor, oranlar nedir?”

Bu yaklaşım aslında toplumsal rollerin yansıması. Erkekler çoğunlukla “veri, oran, mekanizma” üzerinden düşünmeye yatkın oluyor. Örneğin bir araştırmaya göre erkeklerin %12’si hayatlarının bir döneminde anhedoni yaşadığını bildiriyor. Ayrıca erkekler duygularını bastırmaya daha sosyal olarak teşvik edildiği için “hissetmeme”yi fark etseler bile bunu daha teknik bir sorun olarak görme eğilimindeler.

Kadınların Bakışı: Sosyal Etkiler ve Empati

Kadınlar ise bu konuyu daha çok sosyal çevre, ilişkiler ve empati bağlamında değerlendiriyor. Örneğin:

- “Son dönemde sosyal çevremden uzaklaştım, belki ondan hissizleşiyorum.”

- “Bir kaybım oldu, o zamandan beri duygularımı dondurdum gibi.”

- “Başka kadınlar da benzer bir şey yaşadı mı?”

Kadınların yaklaşımında çevresel faktörler, duygusal bağlar ve toplumsal baskılar daha çok ön plana çıkıyor. Araştırmalar, kadınların depresyonu daha yüksek oranda yaşadığını (%20’ye karşılık erkeklerde %12) ve anhedoni şikâyetlerini daha açık ifade ettiklerini gösteriyor. Bu da kadınların empati ve paylaşım yoluyla çözüm aradıklarını ortaya koyuyor.

Sınıfsal ve Kültürel Etkiler

Duygu hissetmeme sadece biyolojik ya da psikolojik değil, sosyoekonomik faktörlerle de yakından ilgili. Yoksulluk, işsizlik, uzun süreli stres ve güvencesizlik hissi duygusal donukluğu artırabiliyor. Özellikle alt gelir grubunda yaşayan bireyler için bu durum “hayatta kalmaya odaklanma”nın doğal bir sonucu haline gelebiliyor.

Kültürel olarak da farklar var. Bazı toplumlarda duyguların bastırılması bir erdem gibi görülürken, bazı kültürlerde duyguların dışa vurumu teşvik ediliyor. Bu farklılık, insanların “duygu hissetmeme” deneyimini nasıl tanımladıklarını da değiştiriyor.

Bilimsel Verilerle Genel Çerçeve

- Depresyon yaşayan bireylerin %70’i anhedoni bildiriyor.

- Nüfusun %10-15’i farklı derecelerde aleksitimi yaşıyor.

- Travmaya maruz kalan kişilerin %30’unda dissosiyatif belirtiler (duygudan kopma) görülüyor.

- Kadınlarda duygu hissetmeme şikâyetleri erkeklere göre yaklaşık 1,5 kat daha fazla rapor ediliyor.

Bu veriler bize şunu gösteriyor: Duygu hissetmemek, tek bir nedene bağlı değil; biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin birleşiminden doğan karmaşık bir süreç.

Peki Ne Yapmalı?

- Tıbbi destek: Özellikle uzun süren duygu hissizliğinde psikiyatrist ve psikolog desteği önemli.

- Yaşam tarzı: Düzenli uyku, egzersiz ve sağlıklı beslenme nörotransmitter dengelerini olumlu etkiliyor.

- Sosyal bağlar: Paylaşım, güven ve empati, duyguların yeniden canlanmasına katkı sağlıyor.

- Kendi farkındalığı: Günlük tutmak, meditasyon yapmak ya da sanatla uğraşmak duyguları fark etmeye yardımcı olabiliyor.

Forum Tartışmasına Açık Soru

Benim gözlemim bu şekilde. Sizce duygu hissetmemenin temelinde daha çok biyolojik faktörler mi yatıyor, yoksa sosyal ve kültürel etkiler mi daha ağır basıyor? Erkeklerin veri odaklı, kadınların empati odaklı yaklaşımları bu tartışmada bize neler katıyor olabilir?

Kendi deneyimlerinizi paylaşmak ister misiniz? Belki de hepimizin yaşadığı küçük anlar bu karmaşık soruya daha geniş bir bakış açısı kazandırır.

---

Kelime sayısı: ~850