Çalışma hayatıma neden giremiyorum ?

Beyza

Yeni Üye
Çalışma Hayatına Neden Giremiyorum?

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bir süredir kendi içimde bir boşluk, bir belirsizlik hissediyorum. Çalışma hayatıma neden adım atamadığımı sorguluyorum, belki de bir çoğunuz benzer duygular içinde geçmişsinizdir. Hani bazen bir şeylere başlamak için doğru zaman mı diye düşünürsünüz ya da belki de hep daha iyisi vardır, belki ben daha fazlasını hak ediyorum diye... İşte ben de aynıyım. Düşünceler arasında kaybolmuşken, bir hikaye ile içimi dökmek istedim. Belki sizler de kendinizi bir yerlerde bulur, yorumlarınızla bana yeni bir yol gösterirsiniz diye düşündüm.

Bir zamanlar, tıpkı herkes gibi, ben de hayatımda bir değişiklik yapmak istiyordum. Bir işim olmalıydı. Kendimi kanıtlamalı, bir işe yaramalıydım. Ne de olsa bir insanın değeri, yaptığı işle ölçülürdü değil mi? Ama her defasında o kapıyı çaldığımda, o kapı ardıma kadar kapanıyordu. Geriye yalnızca hayallerim ve içimde büyüyen o korku kaldı.

Ali’nin Çözüm Odaklı Düşüncesi

Bir gün, uzun zamandır görüşmediğim eski dostum Ali’yi gördüm. Ali, iş dünyasında oldukça başarılı biriydi. Hemen her konuda çözüm üreten, her sorunu stratejik bir bakış açısıyla aşabilen biriydi. O an, belki de yardımını alabilirim diye düşündüm.

“Ali, çalışma hayatına giremiyorum,” dedim, içimdeki endişeyi anlatmaya çalışırken. “Hep başlıyorum ama bir şekilde tıkanıyorum. Ne zaman yeni bir iş aramak istesem, bir şeyler engelliyor.”

Ali, kısa bir süre sessiz kaldı. Sonra derin bir nefes alıp, "Bence sorunun çözümü çok basit," dedi. "İlk olarak şunu unut, mükemmel bir başlangıç hiçbir zaman olmaz. Yalnızca başlamak gerekir. Kendini hazırlamak, eksiklerini görmek, onları geliştirmek gerekir. Bu bir süreçtir, ve bu süreçte başarılı olmak istiyorsan strateji belirlemelisin. Hangi sektörde yer almak istiyorsan, o sektördeki eksiklikleri analiz et. Kendini o alanda güçlü kılacak bilgi ve beceriler edin."

Ali'nin sözleri, bana her zaman olduğu gibi mantıklı geldi. Ancak içimde bir şey eksikti. Ali'nin bakış açısı her zaman çözüm odaklıydı; ama ben duygusal bir cevap arıyordum. İçsel bir rahatlama, bir anlam arayışındaydım. Ali'yi dinlerken, kendimi daha da kaybolmuş hissediyordum. Çünkü onun verdiği cevaplar hep mantıklıydı ama bir o kadar da soğuk ve uzak.

Ayşe’nin Empatik Yaklaşımı

Ali’den sonra, uzun zamandır görüşmediğim bir başka arkadaşım olan Ayşe'yi aradım. Ayşe, duygusal zekası yüksek, empatik bir insandı. Her durumda insanların duygularını anlamaya çalışır, destek olmanın yollarını arardı. Onunla konuşmak, içimi dökmek her zaman farklı bir his bırakırdı.

“Ayşe, Ali’ye söyledim ama hala bir çözüm bulamadım. Ne zaman başlamak istesem, bir şey eksik gibi hissediyorum. Ya da korkuyorum, ya da... bilemiyorum, bir türlü cesaret edemiyorum,” dedim telefonda.

Ayşe, içten bir şekilde cevap verdi: “Bence en önemli şey, duygularını kabul etmek. Korkmak, kaybolmuş hissetmek, belki de bu süreçte normal. Kendini dışarıdan bir gözle değerlendirmektense, içsel bir yolculuğa çıkmalısın. O korkuyu, o kaybolmuşluğu kabul et, ama bu seni durdurmasın. Hepimiz bir yerlerde kaybolmuş hissediyoruz, ama doğru yolu bulmanın ilk adımı, duygularımızla barış yapmaktır.”

Ayşe’nin sözleri, Ali’nin mantıklı yaklaşımından farklıydı. Ayşe, bana sadece bir çözüm değil, bir anlayış sundu. Beni dinledi, duygularımı anlamaya çalıştı ve cesaret verdi. Onunla konuşurken, sanki bir yükün hafiflediğini hissettim. Çalışma hayatıma giremiyorum çünkü her zaman bir adım atmaya cesaret edemiyorum, belki de bu adımı atmak için kendimi hazır hissetmiyorum. Ayşe’nin yaklaşımlarını düşündükçe, belki de bu sürecin benim için sadece dışsal değil, içsel bir yolculuk olması gerektiğini fark ettim.

Çalışma Hayatına Girişin Duygusal ve Stratejik Boyutu

Ayşe’nin söylediklerini düşündükçe, çalışma hayatına girmem için önce içsel engellerimi aşmam gerektiğini fark ettim. Korku, kaybolmuşluk, belirsizlik... Tüm bu duygular, beni her defasında geri çekiyordu. Ama belki de hayatın bana sunduğu en büyük fırsat, bu duyguları anlamak ve onlarla barış yapmaktı. Çalışma hayatı sadece bir strateji meselesi değil, aynı zamanda kendini tanıma, duygusal dengeyi bulma meselesiydi.

Ali’nin önerileri de doğruydu. Gerçekten iş hayatına girmek, bir strateji geliştirmek, hedefler belirlemek ve bu hedeflere ulaşmak için bir yol haritası çıkarmak gerekir. Ama belki de bu stratejiyi uygulamak için önce kendimi kabul etmeliyim. Kendime güvenim olmalı. Çalışma hayatına girebilmem için hem duygusal hem de stratejik bir denge kurmalıyım. O yüzden, her şeyin sadece çözüm aramakla değil, aynı zamanda hislerimi anlamakla başladığını fark ettim.

Sevgili forumdaşlar, belki siz de benzer duygular içindesinizdir. Çalışma hayatına atılmak istiyorsunuz ama bir türlü kendinizi hazır hissetmiyorsunuz. Belki de bu yolculuğu hem duygusal hem de stratejik bir açıdan ele almanız gerektiğini düşünmelisiniz.

Siz ne düşünüyorsunuz? Benzer duygular içindeyseniz, hikayenizi paylaşın. Duygusal engelleri aşmak ve çalışma hayatına adım atmak için neler yaptınız? Yardımcı olabilir miyim?

Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum!